28 Şubat 2015 Cumartesi

Vasıf Öngören-Zengin Mutfağı/Tarafsızlık Taraf Olmaktır.



                                                Vasıf Öngören-Zengin Mutfağı/Tarafsızlık Taraf Olmaktır.                                                   
 
Zengin Mutfağı Vasıf Öngören'in 1977'de yazdığı tiyatro eseridir . Türk siyasi tarihinin önemli olaylarından, 15-16 Haziran 1970'deki işçi eylemlerini anlatır,1970’li yılların belgesi niteliğindedir Eser, Brechtiyen tiyatronun Türkiye'deki önemli örneklerinden biri kabul edilir.15-16 Haziran olayları yazar tarafından, “Zengin Mutfağı’nda aşçılık yapan Lütfü Pehlivan gözünden anlatılıyor. Çevresinde gelişen olaylara göre kendini konumlandıran ve sınıf bilinci olmayan, iyi niyetli bir oyun kişisidir. Yazar, Lütfü Pehlivan’ın değişimini emek-sermaye ilişkisi üzerinden aktarıyor.  
  Gençlik yıllarındaki pehlivanlığı ile övünen Lütfü Usta, zengin işadamı Kerim Bey'in evinde aşçıdır. Bir sabah kalktığında evde kimsenin olmadığını fark eder. Yanında çalışan kızın o gün nişanı vardır. Ama kızın sözlüsü Selim de ortalıkta görünmez. O sırada gelen şoför Seyfi'nin ağabeyi Ahmet'ten, işçilerin grev ve yürüyüş yaptığını, patronunun tedbir amaçlı  Avrupa'ya gittiğini öğrenir. Selim'le genç kız nişanlanır. Ortam sakinleşir, Kerim Bey geri döner. Lütfü Usta, Kerim Bey'in dönerken getirdiği eğitimli Alman kurt köpeğine özel yemek pişirmek zorunda kaldığı için sinirlenir.
    İşsiz nişanlı Selim, evlenebilmek için ihtiyacı olan parayı bulma amacıyla kargaşa çıkaranları ihbar eder. Bunlardan biri Selim'i tanır. Öldürülmekten korkan Selim, Lütfü Usta'ya sığınır. Lütfü Usta'nın Selim'e yardım etmesi için konuştuğu Kerim Bey, bu "muhbir vatandaş" genci özel bir kampa yollar. Selim, Kerim Beyin gönderdiği kamptan döndükten sonra çok değişmiş, agresif biri olmuştur. Saldırgan ve huysuz kurt köpeğine daha fazla dayanamayan Lütfü Usta köpeğin son olarak bir çingene kadını parçalamasının ardından hayvanı gizlice zehirler. Selim;köpeğin öldürülmesi üzerine kimin öldürdüğünü bulmaya çalışır.Bunu ancak anarşistlerin yapacağını düşünen Selim araştırma yapar ve sonunda içerden birinin yaptığını öğrenir  ve nişanlısından şüphelenir. Genç kız ilk başta Selim'in Seyfi'den şüphelendiğini sanır; ancak sonunda kendisini suçladığını anlar.Kız ‘’çok sevdiği’’ nişanlısının kendisini öldürmeyi planladığını duyunca içten içe çöker, fakat bunu belli etmemeye çalışır  ve Selim'i terk eder. Kız bu olaydan sonra iç hesaplaşmadan geçer ve evden ayrılmaya karar verir. Kerim Bey iki köpek daha getirir. Kerim Bey neyse de köpeğe ve Kerim Beyin adamı Selim’e hizmet etmek aşçının ağırına gitmektedir.  
   Seyfi de haksız yere işçilerin işten atılmasına dayanamaz, evi terk eder ve devrimcilerin safına geçer. Lütfü Usta, bir gün gazetede hizmet ettiği Selim’i, miting alanında Kız ile dövüşürken görür ve bunun üzerine’’ Kız kadar’’yürekli  olamadığını düşünür. Eski pehlivanlığı depreşir. İçinde boğulduğu ikilemden okuyucuya sorarak çıkmaya çalışır. Yazar, Lütfü Usta karakteri ile insanların iç hesaplaşmalarını gözler önüne serer. Köşkten ayrılmalı mıdır yoksa kalmalı mıdır? Bu ikilemde öylece kalakalır. Bilinçlenip grev yapmayı öğrenmeye çalışır.
     Köşkte çalışanların o yıllardaki kavga içinde taraf olup olmama konusunda yaşadıkları çelişkiler, geçirdikleri değişimler, dönüşümler karakter tahlillerine inerek sergileniyor. Parasız genç  Selim'in, Kerim Bey'in fabrikasında DİSK örgütlenmesi yapan işçilere karşı zapt olunmaz bir faşist kıyımcıya dönüşünü, 15-16 Haziran 1970 işçi direnişi ve sonrasında 12 Mart 1971 askeri müdahalesi süreçlerinde kamplaşmanın, kutuplaşmanın kişiler üzerinde yarattığı etkileri, değişimleri, dönüşümleri rengârenk slâytlar gibi gözlerimizin önüne seriyor.
   Oyunun finalinde Lütfü Usta zor da olsa köşkten ayrılmaya karar verir. Yazar; toplumsal olaylara tarafsız kalınamayacağını, toplumun bilinçlenerek ve örgütlenerek haklarına sahip çıkacağını savunmaktadır.    
                       
      OYUNUN İÇERİĞİNE  DAİR;
*Sermaye-Emek ilişkisi Lütfü Pehlivan’ın oyun içinde sürekli  tersinlemelerle karşımıza çıkıyor. Oyunda Lütfü Pehlivan’ın mesaisinden daha fazla çalışması (-“Aşçıysak eşek değiliz.” “Mesaim dokuzda biter.” )
 *Zenginler oyunda görünmüyorlar. Çünkü mutfağa girmeye tenezzül bile etmiyorlar. Zira gerek yok kendileri yerine iş gören aracı Selim var zaten. Yoksul bir kesimden gelmesine rağmen kerim beyin pis ve karanlık işlerini yaparak cebi para gören ve ufak tefek imtiyazlar kazanan selim bugünün şartlarında bir  çok alanda kendisine karşılık bulan bir oyun kişisidir.
* Kerim Bey kendini ve konağı korumakla birlikte çevreye korku saçmak, gücünü göstererek  eğemenliğininin reklamını yapmak için Avrupa’dan getirdiği vahşi köpeğin huzursuzlukta payı büyüktür. Köpek ve Selim, ötekiler için tehdit unsuru.(Metaforik  olarak köpek, çingene kadın için, Selim, ‘’TÜRK’’ ve ‘’emekçi’’ ötekiler için.)
*Dönemin ekonomik sıkıntıları ve köpeğin her gün “ az pişmiş pirzola” yemesi ile seyirci yabancılaştırılıyor ve düşündürtüyor.
*Oyun emekçi kesim tarafından nasıl karşılanıyor? (Derdini onlara aktarsa da etkilemiyor ve ivme kazandırmıyorsa nasıl değerlendirilmeli? )
*Tersten alırsak toplumun ekonomik anlamda alt katmanlarını etkilemek zorunda mı?
* Halkı geliştirmeli, bilinçlendirmeli gibi bir misyona gerek var mı?(Tiyatronun ve daha genelde sanatın misyonu ve ulaşılabilirliği açısından)
*“İnsan, kime hizmet ettiğini bilmeli!” Onur ve mecburiyet. Gitmek mi, kalmak mı?
* Abartılı bir şekilde, meyve suyu istemi seyirciyi düşündürtüyor. ?(Kız’ın sürekli olarak meyve suyu bardağıyla yukarı çıkması ve inmesi.)
*İzleyici, taraf olmak zorunda bırakılmıştır. Yazar, eserinde toplumsal olaylara duyarsız kalınamayacağını, tarafsızlığın karşı tarafta yer almak olduğunu savunmaktadır.
*Vasıf Öngören'in oyun içinde kullandığı: "İnsan kime hizmet ettiğini düşünmeli" karşıtlıkları kullanarak akıl yürütme biçimini gerçekleştirmesini sağlamış.
*Mutfaktan yola çıkarak, evrensel bir sorun olan emek-sermaye ilişkisi üzerinden iyi bir tarihselleştirme yapılmış.
*Orta Asya’nın Türk ziyafetlerinde kağanın sunduğu yemekleri yer, bir bakıma. “Senin yemeğini yiyorum ve sana itaat ediyorum.” Demekte ve hükümdarın otoritesini meşrulaştırmaktaydılar. Kazan kaldırma olarak bilinen yeniçeri isyanları sırasında çorba kazanların devrilerek isyan edilmesi; “yemeğini yemiyorum ve sana itaat etmiyorum anlamını taşımaktaydı”.
*Selim’in çorba içerken ,çorbasına ekmek doğraması ve her bir ekmek parçasında etnik kimlikleri anarak çorbaya katmasının anlamı?Kimlikleri parçalayarak tek bir tabak içinde olmasını istemesi,farklıları bütünleştirmek yerine parçalama metaforuyla tehdit unsuru)?

OYUNUN SUNUMUNA DAİR
*Üst kata çıkış merdivenini ters kullanımı epik bir figür olarak mı kullanılmış?(Anlam )
*Ev korunaklı bir ortam(Ev=Güvence)
*Mutfak dekoru ve kullanılan tüm malzemeler biraz abartılı değil miydi?(Özellikle gerçek Et kullanımı vs vs)
*Kostümler döneme uygun bir biçimde hazırlanmış.
* Zaman zaman transistorlu radyodan duyulan şarkılar dönemi hatırlatıyor.
*Aslı Öngören, metne olabildiğince sadık kalarak oyunu yeniden hayata geçirmiş. Güncel kimi olaylara atıfta bulunulmuş.(
Beyaz bere” ve “küçük bir çocuksun önce/anne koynunda masum’’şarkısı gibi)
 *Taraf olmak zorunda mıyız? Taraf olmamak dışında başka bir yol var mı? (Tekste yönelik)Oyun kişileriyle empati kurma gerçekliliği sınıfsal farklılara göre bir sınır çizer mi?
*Ezen-ezilen, emek-sermaye, komünist-milliyetçi, ülkücü-solcu, iyi-kötü, zengin-fakir, patron-işçi, kadın-erkek vb gibi zıtlıkların karakterlerin kendi içinde gidip gelmeleri var mı ?Karşı zıtlığa karşı ?
*Vasıf Öngören'in oyun içinde kullandığı: "İnsan kime hizmet ettiğini düşünmeli" tümcesindeki "yayvan" iletinin altını çizerek, izleyicisine aklında karşıtlıkları kullanarak akıl yürütme biçimini gerçekleştirmesini sağlamış.
*Köpeği, Selim'in ileride düşeceği durumun bir eğretilemesi olarak pek güzel vurgulamış; Selim'in önüne konan yemeği yerken, dışarıda havlamakta olan köpeğin sesinin Selim'in üzerine düşmesi metaforunu da yerinde kullanmış.
Bu arada, hani oyunda Aşçı, o dönemde yaşanan olaylara yönelik, "Neymiş bu ölçü" diye soruyor, "faşizm" yanıtını alınca da: "Hay ben bu faşizmin gelmişini, geçmişini, soyunu, sopunu..." diye sövüyor.

OYUNUN SAHNELENİŞİNE DAİR;

*Oyun 1978 yılında Fatih’te İstanbul Şehir Tiyatroları oyuncuları tarafından prova edilirken oyunculara bir bombalı saldırı gerçekleşti. Saldırı sonucunda Fatih Şehir Tiyatrosu’nun yan sahnesi havaya uçtu. Oyunun *2012’de Şehir Tiyatroları tarafından sahnelendiği sırada “faşizm eleştiriliyor” gerekçesi ile bazı seyircilerin küfürlü saldırısına uğradı.
*Geçen sene 3 izleyici tarafından bozkurt işareti yapıldıktan sonra da oyun repertuardan kalktı
.*2015 ocak ayı içinde 3 kişinin faşizan içeriklere hareket olduğunu ileri sürmesi üzerine ve salonda slogan atmalarından dolayı oyun Şehir tiyatrolarının programına alınmamıştır.
*Oyunun yönetmeni ile yapılan X Partisinin yöneticileri oyunun içeriğini tasvip etmediklerini ve perde almamaları gerektiğini ileri sürmüştür.
*Oyun mart ayı için Fatih Reşat Nuri Sahnesinde gösterilmeye devam edecektir.(78’deki saldırıdan sonra bir süre kısıtlanıp yeniden ‘’bu sahnede ‘’seyirci karşısına çıkması manidardır.)
Formun Üstü
·
Formun Altı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder